Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.
- The lion struggled to get out of his cage.
Mücadele etmek zorunda değilsin.
- You don't have to struggle.
Neden her zaman bu tür sorunlarla mücadele etmek gerekiyor?
- Why do I always need to struggle with such problems?
Neden her zaman bu tür sorunlarla mücadele etmek gerekiyor?
- Why do I always need to struggle with such problems?
Paleolitik olarak bilinen dönem sırasında, insan hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı.
- During the time period known as Paleolithic, man had to struggle for his survival.
İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.
- The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
- That fight seemed like a life-or-death struggle.
Tom geçimini yapmak için çabaladı.
- Tom struggled to make ends meet.
Tom tepeye tırmanmak için çabaladı.
- Tom struggled to climb to the top.
Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.
- Tom and Mary struggled to make ends meet.
Bir savaş işareti yok.
- There's no sign of a struggle.
Tom nasıl hissettiğini ifade etmek için çabaladı.
- Tom struggled to express how he felt.
Tom tepeye tırmanmak için çabaladı.
- Tom struggled to climb to the top.
Bir süre boyunca onunla uğraştık.
- We struggled with it for a while.
Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.
- He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours.
During the centuries, the people of Ireland struggled constantly to assert their right to govern themselves.
... still struggles on his website but slowly ...
... audrey covering surviving and going through struggles ...