Derede biraz kömür var.
- There is some coal in the stream.
Dere çok hızlı değil.
- The stream is not very swift.
Birçok akarsu üzerinde köprü inşa etmek zorundaydılar.
- They had to build bridges over the many streams.
Bir akarsu bulduk ve biraz yüzdük.
- We found a stream and swam a little bit.
Akıntıya karşı çabalamak cesaret gerektirir.
- To strive against the stream requires courage.
Tekne akıntıyla sürüklendi.
- The boat drifted down the stream.
Tanaka öğretim tarihinin akışına aykırıdır.
- Tanaka's teaching goes against the stream of history.
Bu yeni fikirlerin bir akışını getiren bir şeydi.
- It was something which brought a stream of new ideas.
Bir dere göle akmaktadır.
- A stream flows into the lake.
All of the bright kids went into the A stream, but I was in the B stream.
... today's social streams and that's they're flat. ...
... meets on sort of live streams of 2:00 in the morning. ...