Dün gece bir polis arabası tarafından durduruldum.
- I was stopped by a police car last night.
İçeriye giren bayan ve köpeği kapıda görevli tarafından durduruldu.
- The lady and her dog that were entering at the gate were stopped by the gatekeeper.
Saatim durmuştu, bu yüzden saati bilmiyordum.
- My watch stopped, so I didn't know the time.
Saat durmuş. Yeni bir pil gerekli.
- The clock has stopped. It needs a new battery.
Eylül 1929 da, hisse senedi fiyatları yükselişini durdurdu.
- In September, 1929, stock prices stopped rising.
Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
- At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
John bu günlerde çok içiyor. Biz onu artık içmemesi için durdurmak zorundayız.
- John drinks too much these days. We have to stop him from drinking any more.
Hıçkırığı durdurmak için ne yapmalıyım?
- What should I do to stop hiccoughs?
Cankurtaranlar kırmızı ışıklarda durmak zorunda değiller ama genellikle yavaşlarlar.
- Ambulances don't have to stop at red lights, but they usually slow down.
Durmaksızın hepsini bana boşalttı.
- She poured me all of it without stopping.
Sanırım bir sonraki durakta ineceğiz.
- I think we get off at the next stop.
Bir sonraki durakta inin.
- Get off at the next stop.
O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- He made a resolve to stop smoking.
Sigarayı bırakmak zordur.
- It's hard to stop smoking.
Lütfen beni izlemeyi durdurur musun?
- Would you please stop following me?
Lütfen onu durdurur musun?
- Can you please stop that?
Tom arabaya yakından bakmak için durdu.
- Tom stopped to take a close look at the car.
Tom hazine aramayı durdurdu ve eve gitti.
- Tom stopped looking for the treasure and went back home.
Bu tapa şişeye uymaz.
- This stopper does not fit the bottle.
Tokyo'ya giderken Osaka'da mola verdim.
- I stopped off at Osaka on my way to Tokyo.
Tren kısa bir mola verdi.
- The train made a brief stop.
Bu cümleyi Tatoeba'ya ekliyorum ve kimse beni durduramaz!
- I'm putting this sentence on Tatoeba and nobody can stop me!
Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
- I tried to stop him, but he left me behind.
Onun olmasını engellemek zorundayım.
- I have to stop that from happening.
Tom'un bunu yapmasını engellemek istiyorum.
- I want to stop Tom from doing that.
Mary'e yardım etmeyi kesmelisin.
- You have to stop helping Mary.
Böyle yapmayı kesmeni söyledim sana.
- I told you to stop doing that.
Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
- I tried to stop him, but he left me behind.
O ona o ilacı almayı durdurmasını tavsiye etti fakat o ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
- She advised him to stop taking that medicine, but he felt he needed to.
Tom yolda acil durum duruşu yaptı.
- Tom made an emergency stop on the road.
Onun ona vurmasını engelleyemedik.
- We couldn't stop him from hitting her.
O, kolumdan yakaladı ve eve gitmemi engelledi.
- She caught me by the arm and stopped me from going home.
Bu size mâni olmasın.
- Don't let that stop you.
Ben sana mâni olmayayım.
- Don't let me stop you.
Benimle konuştuğun sürece, iyi, fakat sen durur durmaz, ben acıkırım.
- As long as you're talking to me, it's fine, but as soon as you stop, I get hungry.
Yağmurun durmasını bekleyelim.
- Let's wait for the rain to stop.
Tren o istasyonda durmaz.
- The train doesn't stop at that station.
Bu tren tüm istasyonlarda durur.
- This train stops at all stations.
Ertelemeye son vermek zorundayım.
- I have to stop procrastinating.
İçmeye son vermek zorundasın.
- You have to stop drinking.
Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
- At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
Girişte bir araba durdu.
- A car stopped at the entrance.
Lütfen bu saçmalığa bir nokta koy.
- Please put a stop to this nonsense.
Buna bir nokta koymak zorunda kalacağız.
- We'll have to put a stop to this.
Doktor bana sigara içmeyi kesmek zorunda olduğumu söyledi.
- The doctor told me I had to stop smoking.
I stopped at the traffic lights.
The sight of the armed men stopped him in his tracks.
That stop was not planned.
The organ is loudest when all the stops are pulled.
The referees stopped the fight.
He stopped for two weeks at the inn.
The stop in a bulldog's face is very marked.
To achieve maximum depth of field, he stopped down to an f-stop of 22.
He stopped the wound with gauze.
They agreed to see each other at the bus stop.
... writing ever since I stopped writing the last album. And there's been a lot that's happened. ...
... WE STOPPED BY YOUR CLOSET AND SAW YOUR NEWSPAPER CLIPPINGS, ...