English - Turkish
Definition of stop, pause; cause to stop; hesitate, be uncertain in English Turkish dictionary
- halt
- {f} durmak; durdurmak
- halt
- duruş
- halt
- durma
Mavi spor araba durma noktasına geldi.
-The blue sports car came to a screeching halt.
Araba tarlaya daldı ve bir süre sarsıldıktan sonra durma noktasına geldi.
-The car dove into the field and, after bumping along for a time, came to a halt.
- halt
- {f} durdur
Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.
-It was because of the storm that the trains were halted.
Onlar savaşın durdurulması gerektiği konusunda aynı fikirdeydiler.
-They were unanimous that the war should be brought to a halt.
- halt
- {i} duraklama
- halt
- {i} duraksama
- halt
- dur/durdur
- halt
- (isim) durma, duraksama, mola yeri, küçük istasyon
- halt
- {f} aksamak
- halt
- sakatlar
- halt
- {f} tereddüd etmek
- halt
- topal/durak/duruş
- halt
- duruş, durmak Dur
- halt
- duraklamak
- halt
- (Askeri) MOLA, DURMA: Bir yürüyüşte mola, toplanma, yemek yeme, tertiplenme, benzin vesaire ikmali maksadıyla veya arızı sebeplerle yapılan durma
- halt
- son vermek
- halt
- kusurlu olmak
- halt
- {f} tökezlemek
- halt
- aksak
Related Terms
English - English
Definition of stop, pause; cause to stop; hesitate, be uncertain in English English dictionary
- {f} halt
stop, pause; cause to stop; hesitate, be uncertain
Hyphenation
stop, pause; cause to stop; hesitate, be un·cer·tainPronunciation
Resimler
Favorites