SOPA, Stop Online Piracy Act'in baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır.
- SOPA is an acronym for the Stop Online Piracy Act.
Hıçkırığı durdurmak için ne yapmalıyım?
- What should I do to stop hiccoughs?
Japon askeri güçleri durdurmak için çok güçlü görünüyordu.
- The Japanese military forces seemed too strong to stop.
Tom soluklanmak için durmak zorunda kaldı.
- Tom had to stop to catch his breath.
Tom durmak ve düşünmek istedi.
- Tom wanted to stop and think.
Bir sonraki durakta inin.
- Get off at the next stop.
Sanırım bir sonraki durakta ineceğiz.
- I think we get off at the next stop.
O sigarayı bırakmak zorundadır.
- She has to stop smoking.
O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- He made a resolve to stop smoking.
Lütfen onu durdurur musun?
- Can you please stop that?
Bana öyle bakmayı durdurur musun?
- Would you stop looking at me like that?
Tom arabaya yakından bakmak için durdu.
- Tom stopped to take a close look at the car.
Arabayı durdurmaya ve biraz dinlenmeye ne dersin?
- How about stopping the car and taking a rest?
Bu tapa şişeye uymaz.
- This stopper does not fit the bottle.
Boston'da bir molamız vardı.
- We had a stopover in Boston.
Tren kısa bir mola verdi.
- The train made a brief stop.
Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
- At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
Bu cümleyi Tatoeba'ya ekliyorum ve kimse beni durduramaz!
- I'm putting this sentence on Tatoeba and nobody can stop me!
Onun yurt dışına çıkmasını engellemek yok.
- There is no stopping her going abroad.
Tom Mary'nin onu yapmasını engellemek için elinden gelen her şeyi yaptı.
- Tom did everything he could to stop Mary from doing that.
O, konuşmayı kesmedi.
- He didn't stop talking.
Mary'e yardım etmeyi kesmelisin.
- You have to stop helping Mary.
O ona o ilacı almayı durdurmasını tavsiye etti fakat o ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.
- She advised him to stop taking that medicine, but he felt he needed to.
Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır.
- Jane must stop giving way to her desire for chocolate.
Tom yolda acil durum duruşu yaptı.
- Tom made an emergency stop on the road.
O, kolumdan yakaladı ve eve gitmemi engelledi.
- She caught me by the arm and stopped me from going home.
Onun ona vurmasını engelleyemedik.
- We couldn't stop him from hitting her.
Biz size mâni olmayalım.
- Don't let us stop you.
Bu size mâni olmasın.
- Don't let that stop you.
Yağmurun durmasını bekleyelim.
- Let's wait for the rain to stop.
Benim bu saatim asla durmaz.
- This watch of mine never stops.
Bu tren tüm istasyonlarda durur.
- This train stops at all stations.
Bir sonraki benzin istasyonunda duralım.
- Let's stop at the next gas station.
İçmeye son vermek zorundasın.
- You have to stop drinking.
Ertelemeye son vermek zorundayım.
- I have to stop procrastinating.
I stopped at the traffic lights.
The sight of the armed men stopped him in his tracks.
That stop was not planned.
The organ is loudest when all the stops are pulled.
The referees stopped the fight.
He stopped for two weeks at the inn.
The stop in a bulldog's face is very marked.
To achieve maximum depth of field, he stopped down to an f-stop of 22.
He stopped the wound with gauze.
They agreed to see each other at the bus stop.
SOPA is an acronym for the Stop Online Piracy Act.
- SOPA, Stop Online Piracy Act'in baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır.
... Or to the extent that people stop reading books, ...
... we trade with around the world play by the rules. But let me ' let me not just stop ...