O, onun çalınan bisikletiydi.
- It was his bicycle that was stolen.
Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
- The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
Tom çalınmış gitarı yatağının altına sakladı.
- Tom hid the stolen guitar under his bed.
Sami'nin şeyleri çalınmıştı.
- Sami's items were stolen.
Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
- The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
Dün gece bisikletimi çaldırdım.
- I had my bicycle stolen last night.
Bugün hava çok sıcak.
- It is very hot today.
Bu soğuk değil, sıcak.
- This is hot, not cold.
Acı ve baharatlı olmayan bir şey yemek istiyorum.
- I want to eat something that's not hot and spicy.
Bir acı biber kestikten sonra asla gözlerini ovma.
- Never rub your eyes after cutting a hot pepper.
O beni parasını çalmakla suçladı.
- She accused me of stealing her money.
O çalmaktan suçludur.
- He is guilty of stealing.
Tom Mary'ye ateşli olduğunu söyledi.
- Tom told Mary that he was hot.
Bir güneş yanığın mı var yoksa her zaman böyle ateşli misin?
- Do you have a sunburn, or are you always this hot?
Ben bir çocuğun süpermarkette hırsızlık yaptığını görsem, ben onu yöneticiye rapor ederim.
- If I saw a boy steal something in the supermarket, I would report him to the manager.
Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- I would rather starve to death than steal.
O, benim paramı çalmaz, ona güvenim var.
- He will not steal my money; I have faith in him.
Kasadan parayı çaldığı için çocuğu bağışladım.
- I forgave the boy for stealing the money from the safe.
Taze çilekler sıcak kekler gibi gitti.
- The fresh strawberries went like hot cakes.
Rehberimiz bize otelin yeriyle ilgili yanlış bilgi verdi.
- Our guide misinformed us about the location of the hotel.
Bu gerçek bir kelepir.
- This is a real steal.
Sen inanılmaz seksisin.
- You're incredibly hot.
Bu kız gerçekten seksi.
- This girl is really hot.
The catcher caught the wild pitch and threw the ball to second, just in time, preventing another stolen base.
At this price, this car is a steal.
He stole the car for two thousand less than its book value.
Three irreplaceable paintings were stolen from the gallery.
... NOTHING TASTES BETTER THAN SOMETHING STOLEN FROM A BABY. ...
... My wallet was stolen. ...