Please ask the secretary to stock the office supplies in the storage room.
- Lütfen sekreterden ofis malzemelerini, depo odasına stok etmesini isteyin.
It's out of stock, but I can give you a rain check.
- O stok dışı, sana yeniden kullanma hakkı verebilirim.
He has a large store of food.
- Onun büyük bir gıda stoku var.
It is the general inventory of art works belonging to the City of Paris.
- Bu Paris şehrine ait sanat eserlerinin genel stokudur.
Everybody is hoarding their cash.
- Herkes kendi nakitini stokluyor.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
- Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
Did you stockpile food and water?
- Yiyecek ve suyu stokladınız mı?
Everyone tried to sell their stocks.
- Herkes stoklarını satmaya çalıştı.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.