O, o günlerde hep içki içiyordu.
- He was always drinking in those days.
Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerde hep sıkılırım.
- I'm always bored with films that have little action.
Tom ve ben hep kavga ederiz.
- Tom and I fight all the time.
Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
- The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
Her zaman şarkı söylüyorsun.
- You're always singing.
Anne her zaman sabahları erken kalkar.
- Mother always gets up early in the morning.
Bana daima yardım ettiniz.
- You've always helped me.
Daima sözlüğünü el altında bulundur.
- Always have your dictionary close at hand.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
O her zaman orada kaldı.
- He stayed there all the time.
Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor.
- Tom thinks about Mary all the time.
Tom sürekli TV izler.
- Tom watches TV all the time.