Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
- Tom is going steady with Mary.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Bu köprü sağlam görünüyor.
- This bridge looks steady.
Bu merdiven yeterince sağlam mı?
- Is this ladder steady enough?
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
Tom Mary ile istikrarlı gidecek.
- Tom is going steady with Mary.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
- The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
Asla sürekli bir işim olmadı.
- I never had a steady job.
Tom sürekli ilerleme kaydetti.
- Tom has made steady progress.
İstikrarlı bir kız arkadaşım var.
- I have a steady girlfriend.
Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
- Tom doesn't have a steady girlfriend.
O sabit bir hızda tepeye yürüyordu.
- He was walking up the hill at a steady pace.
Bu merdiveni sabit tutun.
- Hold this ladder steady.