Sen ruh halini bozuyorsun.
- You're spoiling the mood.
Ben onların manzarasını bozmuyorum.
- I'm not spoiling their view.
Sonu berbat etmek, insanlığa karşı iğrenç bir suçtur.
- Spoiling an ending is a heinous crime against humanity.
Her şeyi berbat etmek istemiyorum.
- I don't want to spoil everything.
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
Sürprizi bozmak istemiyorum.
- I wouldn't want to spoil the surprise.
Sürprizi bozmak istemiyorum.
- I don't want to spoil the surprise.
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
Dikkatsizliği ile işini bozdu.
- She has spoiled her work by being careless.
Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
- When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
Çocuklar şımartılmamalı.
- Children should not be spoiled.
Çocuklara yüz verip şımartma.
- Don't spoil the children.
Roger, that rich Bishop of Salisbury, spoiled of his goods by King Stephen, through grief ran mad, spoke and did he knew not what.