Şımarık çocuk sevmiyorum.
- I don't like spoiled children.
Sen hâlâ iki yıl önce tanıdığım aynı şımarık küçük kızsın.
- You're still the same spoiled little girl I knew two years ago.
Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.
- It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
Dikkatsizliği ile işini bozdu.
- She has spoiled her work by being careless.
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.
Sonu berbat etmek, insanlığa karşı iğrenç bir suçtur.
- Spoiling an ending is a heinous crime against humanity.
Her şeyi berbat etmek istemiyorum.
- I don't want to spoil everything.
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
Sürprizi bozmak istemiyorum.
- I don't want to spoil the surprise.
Sürprizi bozmak istemiyorum.
- I wouldn't want to spoil the surprise.
Sen bir şımarık çocuk gibi davranıyorsun.
- You're acting like a spoiled child.
Tom şımarık çocuk gibi davranıyordu.
- Tom was behaving like a spoiled child.
Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- You're behaving like a spoilt brat.
Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.
- I want you to stop spoiling the kids.
Soldaki figür resmin bütünlüğünü bozuyor.
- The figure on the left spoils the unity of the painting.
Süt çabuk bozulur mu?
- Does milk spoil quickly?
Çocuk çok fazla ilgi ile şımarır.
- A child is spoiled by too much attention.
Çocuklar şımartılmamalı.
- Children should not be spoiled.
Roger, that rich Bishop of Salisbury, spoiled of his goods by King Stephen, through grief ran mad, spoke and did he knew not what.