Ne müthiş bir akşam yemeği!
- What a splendid dinner!
Müthiş bir fikrim var.
- I have a splendid idea.
Biz oraya gidebilsek muhteşem olurdu, değil mi?
- It would be splendid if we could go there, wouldn't it?
Bu muhteşem bir fikir.
- That's a splendid idea.
Tom harika bir iş yaptı.
- Tom did a splendid job.
Görüş, açıklamanın ötesinde görkemli oldu.
- The sight was splendid beyond description.
Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.
- The new edifice of the theatre looks very splendid.
Soğuk ve kuru, parlak güneş, ne güzel kış havası!
- Cold and dry, splendid sunshine, what beautiful winter weather!
ANNIE: Oh, my eyes feel hundreds of per cent better already, and pretty, why, do you know how I look in them? Spendiloquent. Like a race horse!.