Çocuk çabucak öğreniyor.
- The child is learning quickly.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.
- We will all die, some quickly, others will take their time.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
- I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
Çok hızlı şekilde hareket etmek zorundayız.
- We have to move very quickly.
Tom elinden geldiği kadar hızlı şekilde merdivene tırmandı.
- Tom climbed up the ladder as quickly as he could.