speaking; conversing

listen to the pronunciation of speaking; conversing
English - Turkish

Definition of speaking; conversing in English Turkish dictionary

talking
konuşma

John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu. - John was in such a hurry that he had no time for talking.

Tom'un bu gece Mary ile konuşmayı canı istemiyor. - Tom doesn't feel like talking to Mary tonight.

talking
(Bilgisayar) konuşuyor

Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor. - On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.

Ne hakkında konuşuyorsun? - What're you talking about?

talking
ikaz
talking
konuşan

Mary ile konuşan adam Tom'dur. - The man Mary is talking with is Tom.

Tom'la konuşan kız Mary'dir. - The girl who's talking with Tom is Mary.

talking
{f} konuş

Kiminle konuşuyordun? - Who were you talking to?

Ne hakkında konuşuyorsun? - What're you talking about?

talking
konuşarak

Tom parti hakkında konuşarak sürprizi bozdu. - Tom ruined the surprise by talking about the party.

Yaptığın hakkında konuşarak ne kadar çok zaman harcarsan, onu o kadar az zamanda yapmak zorunda kalırsın. - The more time you spend talking about what you do, the less time you have to do it.

talking
talking point üstünde durulacak nokta
talking
konuşabilen
talking
talking machine eski gramofon
talking
konuşkan
talking
(isim) konuşma
talking
i konuşan
English - English
{i} talking
speaking; conversing
Favorites