spare time

listen to the pronunciation of spare time
English - Turkish
zaman ayırmak

Zaman ayırmak için ne yapmalıyım? - What should I do in order to spare time?

vakit ayırmak
boş zaman

Boş zamanında ne yaparsın? - What do you do in your spare time?

Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler. - Yuriko arranges flowers in her spare time.

boş vakit

Tom'un boş vakitlerinde ne yaptığını biliyor musunuz? - Do you know what Tom does in his spare time?

leisure
boş vakit

Onlar tüm boş vakitlerinde ne yapıyorlar? - What do they do with all their leisure time?

Ne kadar boş vakit bulursa o kadar mutlu olur. - The more leisure he has, the happier he is.

spare time activity
boş zaman uğraşısı
spare time activities
boş zaman etkinlikleri
leisure
{i} boş zaman

Boş zamanımı çoğunlukla radyo dinleyerek geçiririm. - I often spend my leisure time listening to the radio.

En meşgul insanlar en fazla boş zamana sahiptirler. - The busiest people have the most leisure.

leisure
serbest
leisure
{i} uygun zaman
leisure
(Ticaret) aylaklık
leisure
işsiz
leisure
gündelik
leisure
boş zaman faaliyeti
spare some time to
vakit ayırmak
spare some time to
zaman ayırmak
free time
boş zaman

Tom boş zamanında ne yapar? - What does Tom do in his free time?

Genellikle üniversite öğrencilerinin lise öğrencilerine göre daha fazla boş zamanı vardır. - Generally speaking, college students have more free time than high school students.

leisure
serbestlik
free time
serbest zaman

Serbest zamanımda bloğuma yazıyorum. - In my free time, I write on my blog.

spare the time
zaman yedek
there is no time to spare
hiçbir zaman yedek için
time to spare
zaman yedek
in one's spare time
boş vaktinde: Do it in your spare time! Onu boş vaktinde yap!
in one's spare time
boş vaktinde
leisure
{i} acelesi olmama
leisure
(Sosyoloji, Toplumbilim) boş zaman (faaliyeti)
leisure
rahat

Hayal sırasında, insanlar rahat bir hayatı hayal ettiler. - During the bubble, people dreamt of a life of leisure.

leisure
boş

Boş zamanımda Kanada geyiği avlarım. - I hunt elk in my leisure-time.

Onun spor için boş zamanı yok. - He has no leisure for sport.

English - English
free time
leisure time, available time
to that is free for leisure activities
time when you are free to do things that you enjoy
Your spare time is the time during which you do not have to work and you can do whatever you like. In her spare time she read books on cooking
leisure
spare time
Favorites