Layla was a troubled teen.
- Leyla sorunlu bir ergendi.
Tom could tell Mary was troubled.
- Tom Mary'ye sorunlu olduğunu söyleyebilir.
They call us problem children.
- Onlar bize sorunlu çocuklar diyorlar.
Can you identify the problem areas?
- Sorunlu alanları belirleyebilir misiniz?
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
I have nothing to do with their troubles.
- Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
How do you feel about the issue?
- Sorun hakkında nasıl hissediyorsun?
Listen to the facts relative to the issue.
- Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
I'm having some problems compiling this software.
- Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.
She kept silent about the problem.
- Sorun konusunda sessiz kaldı.
Tom faces many new challenges.
- Tom birçok yeni sorunlarla karşı karşıyadır.
I could hardly refuse Tom's challenge.
- Tom'un sorununu güçlükle reddedebildim.
I chose to ignore the problem.
- Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
We can get over the problem without difficulty.
- Biz zorluk olmadan sorunun üstesinden gelebiliriz.
He had no difficulty in solving the problem.
- Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.
A traffic accident caused us a lot of trouble.
- Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
Whoever causes trouble will be the victim of the trouble.
- Soruna sebep olan sorunun kurbanı olacaktır.
He illustrated the problem with an example.
- Sorunu bir örnekle açıkladı.
There are many serious problems in this country. Illegal immigration is not one of them.
- Bu ülkede bir hayli ciddi sorunlar var. Yasadışı göç onlardan biri değil.
A new affair is agitating the police administration.
- Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Safety is the primary concern.
- Güvenlik birincil sorundur.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Industrial disputes are still a problem.
- Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.
Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
- Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
My job is to anticipate problems.
- Benim işim sorunları öngörmek.
Don't worry. There's nothing wrong with you.
- Endişelenmeyin. Sizde bir sorun yok.
You have enough on your mind without worrying about my problems.
- Benim sorunlarım hakkında endişe etmeden senin aklında yeterince var.
In case of trouble, please call me.
- Sorun olursa, lütfen beni arayın.
You have a serious case of sunburn.
- Senin ciddi bir güneş yanığı sorunun var.
There is not an answer for your question.
- Sorun için cevap yok.
Is anything the matter with him?
- Onun herhangi bir sorunu mu var?
I would like to talk with you about this matter.
- Bu sorun hakkında seninle konuşmak istiyorum.
It's his problem. It's none of my business.
- Bu onun sorunu. Benim işim değil.
The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen.
- Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.