sorunla

listen to the pronunciation of sorunla
Turkish - English

Definition of sorunla in Turkish English dictionary

sorun
trouble

I have nothing to do with their troubles. - Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.

The trouble is that my son does not want to go to school. - Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.

sorun
issue

The request became a hot political issue in the presidential campaign. - İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

Listen to the facts relative to the issue. - Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.

sorun
problem

This could become a big problem. - Bu büyük bir sorun olabilirdi.

She kept silent about the problem. - Sorun konusunda sessiz kaldı.

sorun
challenge

Tom faces many new challenges. - Tom birçok yeni sorunlarla karşı karşıyadır.

I could hardly refuse Tom's challenge. - Tom'un sorununu güçlükle reddedebildim.

sorun
chose

I chose to ignore the problem. - Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.

sorun
drawback
sorun
complication
sorun
{i} difficulty

I had difficulty in making myself understood in French. - Derdimi Fransızca anlatmada sorun yaşadım.

We can get over the problem without difficulty. - Biz zorluk olmadan sorunun üstesinden gelebiliriz.

sorun
problem, question, matter, strife, complication, affair, case problem, mesele
sorun
cause

Tom causes me a lot of trouble. - Tom bana çok sorun çıkarıyor.

Whoever causes trouble will be the victim of the trouble. - Soruna sebep olan sorunun kurbanı olacaktır.

sorun
{i} grievance
sorun
{i} ill

Illegal immigration is a serious problem. - Yasadışı göç ciddi bir sorundur.

There are many serious problems in this country. Illegal immigration is not one of them. - Bu ülkede bir hayli ciddi sorunlar var. Yasadışı göç onlardan biri değil.

sorun
puzzle
sorun
affair

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

A new affair is agitating the police administration. - Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.

sorun
(Bilgisayar) error
sorun
concern

Overpopulation is a big concern. - Aşırı nüfus büyük bir sorundur.

The question doesn't concern me. - Sorun beni ilgilendirmez.

sorun
look-out
sorun
(Kanun) dispute

Industrial disputes are still a problem. - Endüstriyel anlaşmazlıklar hala bir sorundur.

sorun
snafu
sorun
(Ticaret) job

Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would. - Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.

By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly. - Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.

sorun
worry

You have enough on your mind without worrying about my problems. - Benim sorunlarım hakkında endişe etmeden senin aklında yeterince var.

It's not such a big problem. You're worrying way too much. - O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.

sorun
strife
sorun
(Konuşma Dili) a hornet's nest
sorun
(Konuşma Dili) hornets' nest
sorun
case

I always rely on him in case there's a problem. - Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim.

In case of trouble, please call me. - Sorun olursa, lütfen beni arayın.

sorun
question

There is not an answer for your question. - Sorun için cevap yok.

sorun
tribulation
sorun
matter

Nothing is the matter with the car. It's just that you are a bad driver. - Arabada sorun yok, sadece sen kötü bir sürücüsün.

Would you please check this matter with your bank? - Lütfen bu sorunu bankanızla birlikte gözden geçirir misiniz?

sorun
business

It's his problem. It's none of my business. - Bu onun sorunu. Benim işim değil.

sorun
{i} funeral
sorun
trouble of
bir sorunla uğraşmak
grapple with a problem
sorun
packet
sorun
proposition
sorun
hurdle

The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen. - Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.

sorun
lookout
sorun
issue , problem
sorun
hangup
sorun
problem, question, matter; issue, point under consideration
sorun
knot
Turkish - Turkish

Definition of sorunla in Turkish Turkish dictionary

Sorun
dava
Sorun
mesele
sorun
Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem
sorun
çözüm bekleyen karmakarışık durum
sorun
Sıkıntı veren durum, dert
sorunla
Favorites