sorgusuz

listen to the pronunciation of sorgusuz
Turkish - English
questionless
Asking no questions; unquestioning
Certain; indubitable; unquestionable; not admitting of question or doubt
Certainly; undoubtedly; without question

And do not you perceive a shamefull errour therein? But questionlesse you dissemble it.

{a} without doubt or controversy
Beyond a question or doubt; doubtless; certainly
Unquestioning; incurious
sorgu
interrogation

Tom spent all morning in the interrogation room. - Tom bütün sabahı sorgulama odasında geçirdi.

Dan was allowed into the interrogation room. - Dan'in sorgu odasına girmesine izin verildi.

sorgu
{i} inquiry
sorgu
{i} query
sorgusuz kabul eden
acquiescing
sorgusuz kabul etme
acquiescing
sorgusuz sualsiz
(deyim) beyond question
sorgusuz sualsiz
unquestioned
sorgusuz sualsiz
(deyim) beyond all question
sorgu
enquiry
sorgu
inquiry , query
sorgu
grilling
sorgu
(Askeri) cross-exemination
sorgu
grill
sorgu
rogatory
sorgu
cross examination
sorgu
inquisition
sorgu
{i} questioning

Why are you questioning them? - Neden onları sorguluyorsun?

Tom was detained for questioning. - Tom sorgu için gözaltına alındı.

sorgu
{i} debriefing
sorgu
interrogators
sorgu
oyer
sorgu
question

The police questioned him closely. - Polisler onu yakından sorguladı.

I would never question his honesty. - Onun dürüstlüğünü asla sorgulamadım.

sorgu
hearing
sorgu
interrogative
sorgu
interrogation, inquiry
sorgu
{i} quiz
sorgu
examination
sorgu
aigrette
sorgu
questlon
Turkish - Turkish
Sorgu yapılmadan
Sormadan, hiç soruşturmadan anlamında sorgusuz sualsiz ikilemesinde geçer
sorgusuz sualsiz
Hiç soruşturmadan, sormadan
Sorgu
tuğ
Sorgu
istintak
sorgu
Sorma işi: "Soracakları varmış yıllardır sorarlar / Anlaşılan bu sorgu daha yıllarca sürecek."- A. İlhan
sorgu
Sormak işi
sorgu
Ceza muhakemeleri usul kanununa göre, sanığın araştırma konusu olayla ilgili olarak yargıç karşısındaki beyanı, istintak
sorgusuz
Favorites