O, başka bir yere alışverişe gitti.
- She went shopping elsewhere.
Belki başka bir yere gitmelisiniz?
- Perhaps you should go elsewhere.
Suçlama başka bir yerde yatıyor.
- The blame lies elsewhere.
O, başka bir yere alışverişe gitti.
- She went shopping elsewhere.
Tom'un aklı başka yerde.
- Tom's mind is elsewhere.
Başka yerde bilgi aramaya karar verdi.
- He decided to seek information elsewhere.
İşini başka yere götür.
- Take your business elsewhere.
Dizüstü bilgisayarımı burada bulamıyorum; onu başka yere koymuş olmalıyım.
- I can't find my notebook here; I must have put it elsewhere.