Eskiden burada bir ev vardı.
- There used to be a house here at one time.
Bir zamanlar burada bir köprü vardı.
- At one time, there was a bridge here.
Bir zamanlar, her sabah koşardım.
- At one time, I used to go jogging every morning.
At one time, I could walk ten miles in a day, but I can't any longer.