Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
- The sight of blood made her excited.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Onun Shibuya bakışını yakaladım.
- I caught sight of her at Shibuya.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Take her to hospital and get her ankle seen.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.
Dün, halam görüşünü yeniden kazandı.
- Yesterday, my aunt regained her sight.