Tom ve Mary hemen hemen her gün kavga ederler.
- Tom and Mary quarrel almost every day.
Hemen hemen hiç iştahım yok.
- I have almost no appetite.
Az daha treni kaçırıyordum.
- I almost missed the train.
O neredeyse ölüyordu.
- She almost passed out.
Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
- The Sahara Desert is almost as large as Europe.
Roman yaklaşık olarak 20,000 adet sattı.
- The novel has sold almost 20,000 copies.
Tom adeta bir kız gibi gözüküyor.
- Tom almost looks like a girl.
Az kalsın Tom'un söylediklerine inanıyordum.
- I almost believed what Tom said.
Tom'a az kalsın araba çarpıyordu.
- Tom almost got hit by a car.
In all the submissions, they found four papers that were clearly worth publishing and another dozen almosts.