O, konuşmayı komşular hakkındaki dedikodu ile tatlandırmaya çalıştı.
- She tried to spice up the conversation with gossip about the neighbors.
Tom dedikodu yapan insan türü değildir.
- Tom isn't the type of person who gossips.
Tom'un annesi böylesine bir dedikoducu.
- Tom's mother is such a gossip.
Sen böyle bir dedikoducusun.
- You're such a gossip.
Tom'un Mary hakkında öyle dedikodu yapacağına inanamıyorum.
- I can't believe Tom would gossip about Mary like that.
Tom, dedikodu yapacak biri değil.
- Tom isn't one to gossip.
İnsanlar dedikodu yapmaktan hoşlanır.
- People like gossiping.