Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
- My mother bought some apples at a fruit store.
Biraz vücut losyonuna ihtiyacım var.
- I need some body lotion.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
- Some doctors say something to please their patients.
Herhangi bir yerde Tom'un adresine sahibim.
- I have Tom's address somewhere.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Tom bankadan bir miktar para çekti.
- Tom withdrew some money from the bank.
Ben dün bir miktar para çaldırdım.
- I had some money stolen yesterday.
Süpermarkette almam gereken bir şey vardı fakat onu almayı unuttum.
- There was something I needed to get at the supermarket, but I forgot to pick it up.
Tom biraz süt almak için Mary'nin süpermarkete gitmesini istedi.
- Tom wanted Mary to go to the supermarket to buy some milk.
Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.
- Some people think the government has way too much power.
Maddelerin bazıları, özellikle eğer hamile iseniz, zararlıdır.
- Some of the ingredients are harmful, especially if you are pregnant.
Öğrencilerden bazıları Asyalı ve diğerleri Avrupalıydı.
- Some of the students were from Asia and the others were from Europe.
Tom, Mary'ye bir sürü soru sordu, ama o bazılarına cevap vermeyi reddetti.
- Tom asked Mary a lot of questions, but she refused to answer some of them.
Yoko onlardan bazılarını satın aldı.
- Yoko bought some of them.
Seni bir ara kurtarabiliriz.
- We can save you some time.
O, bir ara orada kaldı.
- He stayed there some time.
Onu bir süre önce buldum.
- I found it some time ago.
Ben bir süre önce bu şarkıyı dinledim.
- I have heard of this song some time ago.
Benim iki yaşındaki oğlum onu beslemeye çalıştığım sağlıklı yiyeceğin bazısını yemeyecek.
- My two-year-old won't eat some of the healthy food I've been trying to feed him.
Tom takım arkadaşlarının bazısıyla bankta oturdu.
- Tom sat with some of his teammates on the bench.
İngiliz önerisinin bazı bölümleri kabul edilemez görünüyor.
- Some parts of the British proposal seem unacceptable.
Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
- Some people hate to argue.
Birçok kelimeler hecelerine göre telaffuz edilirler fakat bazıları değil.
- Many words are pronounced according to the spelling, but some are not.
Bazen burada gerçekten kimin sorumlu olduğunu merak ediyorum.
- I sometimes wonder who's really in charge here.
Kimileri televizyonun faydadan çok zarar getirdiğini iddia ediyor.
- Some people insist that television does more harm than good.
O, oldukça sık olan bir şeydir.
- That's something that happens quite often.
Mikroskop altında, bazı virüsler oldukça güzel görünür.
- Under a microscope, some viruses appear quite beautiful.
Yaklaşık üç saat önce berbat bir şey oldu.
- Something horrible happened about three hours ago.
Burası yaklaşık 500 yıl önce yapıldı.
- This was built some 500 years ago.
Diğer bazı kitapları okumaya çalışmayı planlıyorum.
- I plan to try reading some other books.
Diğer bazı çocuklar birlikte geldi.
- Some other boys came along.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Tom bazı çok iyi sorular sordu.
- Tom asked some very good questions.
O, çok iyi olduğum bir şey değil.
- It's not something I'm very good at.
Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
Bu sabah hava bir parça soğuk geliyor.
- The air feels somewhat cold this morning.
Yasal harcamalar, aşağı yukarı, ona 9.000 sterline mal oldu.
- The legal costs set him back something in the order of £9,000.
Sami aşağı yukarı yüz tane kadın kaçırdı.
- Sami kidnapped something like a hundred women.
O dini mezhebin bazı acayip fikirleri var.
- That religious cult has got some pretty off the wall ideas.
Bazen acayip bir adam olabiliyor.
- Sometimes he can be a strange guy.
Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
- I sometimes wonder if I am a girl.
Sana küçük bir şey getirdim.
- I brought you a little something.
Sami'nin bedeni birtakım kötü ruhlar tarafından ele geçirilmişti.
- Sami's body was possessed by some evil spirit.
O, Avrupa'dayken birtakım talihsizliklerle karşılaştığını duydum.
- I hear he met with some kind of misfortune while he was in Europe.
Onun evi Dördüncü Cadde civarında bir yerde.
- His house is somewhere about Fourth Street.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Biz Tom'a bir takım sorular sorduk.
- We asked Tom some questions.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Söylenti bir dereceye kadar doğru.
- The rumor is true to some extent.
Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
- She can be trusted to some degree.
Burası bir hayli kalabalık. Haydi başka bir yere gidelim.
- It's way too crowded in here. Let's go somewhere else.
Bazı insanlar tartışmaktan nefret ederler.
- Some people hate to argue.
Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
- Some people in the world suffer from hunger.
Bazı insanlar Allah'a inanır, bazıları inanmaz.
- Some people believe in God and other people don't.
Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
- Some people hate to argue.
Aşk, harika bir duygu, herkese hayatında günün birinde gelir.
- Love, which is a wonderful feeling, comes to everyone at some time in their life.
Yeni bir cümle, şişe içindeki bir mektup gibidir: günün birinde çevrilecektir.
- A new sentence is like a letter in a bottle: it will be translated some time.
Bazı durumlarda, pidgin birinci dil haline geldi.
- In some cases, pidgin became a first language.
Bazı durumlarda, zümrütler elmaslardan daha değerli olabilir.
- In some cases, emeralds can be worth more than diamonds.
Bir müddet yürüyerek göle geldik.
- Having walked for some time, we came to the lake.
Ben bir süre için izin istedim.
- I asked for some time off.
Peter bir süre için yeni bir daire bulmak için çalışıyor.
- Peter has been trying to find a new apartment for some time.
Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.
- I agree with what you say to some extent.
Bir ölçüde Psikoloji öğrenimi yaptım.
- I have studied Psychology to some extent.
Bir dereceye kadar bir kızak arabasını kontrol edebilirsiniz.
- To some extent, you can control the car in a skid.
Bir dereceye kadar ona güvenirim.
- I trust him to some extent.
Hiçbir münakaşa hayrına bitmez, bir noktada illa ki tekrar su yüzüne çıkar.
- No controversy is ever over for good. It will always resurface at some point.
Bir noktada, bu cümle Esperanto'ya çevrilecek.
- At some point, this sentence will be translated in Esperanto.
Would you like some grapes?.
He is some acrobat!.
Some people like camping.
Everyone is wrong some of the time.
Some enjoy spicy food, others prefer it milder.
He had edited the paper for some years.
I guess he must have weighed some 90 kilos.
Would you like some water?.
Can I have some of them?.
The sequence S converges to zero for some initial value v.
Person B: Oh, some people! They just need to be shot.
It created a disruption, and then some.
His boss found him catching some z's at his desk yesterday.
Cut the new guy some slack. He's only been here for two days.
I'm going to that new club to get some tonight.
The young Marine was spoiling for a fight; he hoped to get some during his next tour of duty.
Long time, bro. Give me some skin.
Strike three! Grab some pine, Meat!.
Any frank discussion of politics is sure to ruffle some feathers.
Archbishop Whately used to say ‘Throw dirt enough, and some will stick;' well, will stick, but not, will stain. I think he used to mean ‘stain,' and I do not agree with him.
Believe the planners worked on the principle of throw enough mud at the wall, and some of it will stick.
Word of advice NVUS time to distance yourself from LuukH as quickly as possible and dish some dirt, otherwise well the saying goes - throw enough mud at the wall and some of it will stick.
Perhaps If you stuff both of them into a sack and beat on it, you'll always hit the right one! is a bit like our If you throw enough mud at the wall, some of it will stick. If you attack something enough, then something is bound to take effect (although the mud and the wall one is generally about a person's reputation).
There used to be a saying that if you throw enough mud at the wall some of it will stick. Be enthusiastic and you will always sell.
I'm going to catch some z's before I go to work.
Andrew's late again. Cut him some slack - his wife's just had a baby.
... we find some ' some women that are also qualified?†...