Tom merdivenlerden aşağıya koştu.
- Tom ran down the stairs.
Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
- She looked at me with tears running down her cheeks.
O, merdivenlerden aşağıya geliyordu.
- She was coming down the stairs.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
- We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
O, merdivenden düştü.
- She fell down the ladder.
O, merdivenden düştü.
- He fell down the stairs.
Tom caddenin aşağısına doğru yürüdü.
- Tom walked down the street.
Tom ve Mary onları son gördüğümde nehrin aşağısına doğru bir kanoda kürek çekiyorlardı.
- Tom and Mary were paddling a canoe down the river the last time I saw them.
Yıkılmış bazı eski evler gördük.
- We saw some old houses pulled down.
Oldukça yıkılmış görünüyorsun.
- You look pretty down.
Araba havalimanına giderken bozuldu.
- The car broke down on the way to the airport.
Güneş battığında hava soğudu.
- It grew cold as the sun went down.