soeben

listen to the pronunciation of soeben
German - Turkish
demir, şimdi, az önce
{zo-e: bın} şimdi, demin
English - Turkish

Definition of soeben in English Turkish dictionary

just
sadece

Biletler, alındığı gün de dahil olmak üzere sadece iki gün geçerlidir. - Tickets are valid for just two days, including the day they are purchased on.

Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim. - I'm just going to rest during the summer vacation.

just
henüz

O, Paris'ten henüz döndü. - He has just come back from Paris.

Johnny sadece birkaç ay önce İspanya'ya taşındı, o henüz İspanyolca konuşmaya alışkın değil. - Johnny moved to Spain just a few months ago, so he isn't used to speaking Spanish as yet.

just
{s} tam

Dükkan tiyatronun tam karşısında. - The store is just across from the theater.

Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi. - When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less.

just
{s} yerinde

Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal. - Just stay put for a minute while I look for him.

Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim. - I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.

just
gücü gücüne
just
zar zor

Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı. - Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.

Tom testi sadece zar zor geçti. - Tom just barely passed the test.

just
haksever
just
güç bela
just
tamı tamına
just
anca

Tom sadece arkadaş olmak istedi. Ancak, Mary çok daha fazlasını istedi. - Tom wanted to be just friends. However, Mary wanted much more.

Barış şiddetin yokluğu değildir ancak adaletin varlığıdır. - Peace is not the absence of violence but the presence of justice.

just
tastamam
just
{s} net

Sadece net bir cevap istiyorum. Daha fazla bir şey değil. - I just want a straight answer. Nothing more.

just
(İnşaat) henüz, hemen, ancak K
just
tam anlamıyla

Yeni şapkana tam anlamıyla bayılıyorum. - I just adore your new hat.

Her şey tam anlamıyla önceki gibi. - Everything's just like before.

just
tek kelimeyle

Tom tek kelimeyle iyi yönetiyor. - Tom is managing just fine.

Tek kelimeyle harika görünüyor. - It looks just perfect.

just
justnesshak
just
the just iyiler justly adaletle