Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
- So far as I know, she is still unmarried.
Bildiğim kadarıyla böyle bir sözcük yok.
- So far as I know, there is no such word.
Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
- Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
insofar as (or that), to the extent that, to such an extent.