Trene zamanında yetişmek için acele etti.
- He hurried so as to be in time for the train.
O, zamanında varmak için koştu.
- He ran, so as to arrive on time.
Bu çok iştah açıcı görünmüyor.
- It doesn't sound very appetizing.
Yemek çok iştah açıcı görünmüyordu.
- The food didn't look very appetizing.