smelly; evil; severe; disgusting; dangerous; unpleasant; obscene

listen to the pronunciation of smelly; evil; severe; disgusting; dangerous; unpleasant; obscene
English - Turkish

Definition of smelly; evil; severe; disgusting; dangerous; unpleasant; obscene in English Turkish dictionary

nasty
{s} pis

Tom'un pis olduğunu düşünüyorum. - I think Tom is nasty.

Onlar gazetede onlar hakkında bir sürü pis dedikodu yazdı. - They wrote a lot of nasty gossip about them in the newspaper.

nasty
{s} pis, tiksindirecek kadar kirli; tiksindirici, iğrenç
nasty
ağır
nasty
çirkin
nasty
edepsiz

O beni her ne zaman görse bana edepsiz bir görüntü verir. - She gives me a nasty look every time she sees me.

Edepsiz olmaya gerek yok. - There's no need to be nasty.

nasty
iğrenç

Onun iğrenç yüzü beni biraz bile korkutmadı. - His nasty face doesn't scare me even a bit.

O, sandığın gibi iğrenç adam değil. - He is not such a nasty fellow as you think.

nasty
açık saçık
nasty
berbat

Berbat bir şey olacağına dair içimde kötü bir his var. - I have a nasty feeling something awful is going to happen.

nasty
tehlikeli
nasty
kirli
nasty
terbiyesiz

Ne terbiyesiz bir adam! - What a nasty man he is!

Onun terbiyesiz davranışlarına dayanamıyorum artık. - I can't stand that nasty attitude of his any longer.

nasty
çok kirli
nasty
murdar
nasty
nasty blow ağır darbe
nasty
nasty story müst
nasty
{s} fırtınalı
nasty
(sıfat) iğrenç, çirkin, kötü, pis, edepsiz, fırtınalı, ayıp, müstehcen
nasty
{s} ayıp
nasty
sinirlendirici
English - English
{s} nasty
smelly; evil; severe; disgusting; dangerous; unpleasant; obscene
Favorites