O, şık bir şekilde giyinmişti.
- She's smartly dressed.
Haydi bu resmi çabucak tamamlayalım.
- Let's complete this picture quickly.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- The argument quickly got out of control.
O hızla hareket etti ve yangını söndürdü.
- He acted quickly and put out the fire.
O ondan daha akıllıdır.
- He's smarter than her.
Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
- My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
O sahiden zeki, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
O, çok zeki bir çocuktur.
- He is a very smart boy.
O akıllı, yakışıklı ve kibardır.
- He's smart, handsome and polite.
Tom tatlı, akıllı ve yakışıklıdır.
- Tom is sweet, smart, and handsome.
Sanırım o yapmak için güzel şey.
- I think it's the smart thing to do.
Bu yapılacak güzel bir şey.
- It's the smart thing to do.
Biz şık şey yapmaya çalışıyoruz.
- We're trying to do the smart thing.
Mary'nin şık elbiseler giydiğini düşünüyor musun?
- Do you think Mary wears smart clothes?
Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
- I need it as quickly as possible.
Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
- World War One did not end quickly or easily.
Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
- I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Tom elinden geldiği kadar hızlı şekilde merdivene tırmandı.
- Tom climbed up the ladder as quickly as he could.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.
Çok çabuk yaşlanıyor, çok geç akıllanıyoruz.
- We're too soon old, too late smart.
Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor.
- Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.
Meryem makyajını yenilemek için akıllı telefonunu ayna olarak kullandı.
- Mary used her smartphone as a mirror to touch-up her makeup.
Tatoeba ukalalar için ilgi çekici bir oyun alanıdır.
- Tatoeba is an interesting playing field for smartasses.
Tom'un yeni akıllı telefonu gerçekten büyük. Artık bir telefona bile benzemiyor.
- Tom's new smartphone is really big. It doesn't even look like a phone anymore.
Ne kadar akıllı olduğun önemli değil.
- It doesn't matter how smart you are.
Teorinin ne kadar güzel olduğu önemli değil, ne kadar akıllı olduğun önemli değil. Eğer o deneyle uymuyorsa, o yanlıştır.
- It doesn't matter how beautiful your theory is, it doesn't matter how smart you are. If it doesn't agree with experiment, it's wrong.
Mary'den daha akıllı ama Mary kadar hoş değil.
- She's smarter than Mary, but she's not as pretty as Mary.
Tom gösterişli ve güzel bir ev yapmak istiyor.
- Tom wants to build an ostentatious and smart house.
He was dressed smartly.
There is a smart shower at 5 P.M., and in the midst of it a hummingbird is busy about the flowers in the garden, unmindful of it, though you would think that each big drop that struck him would be a serious accident.
He moved convulsively, and as he did so, said, I'll be quiet, Doctor. Tell them to take off the strait waistcoat. I have had a terrible dream, and it has left me so weak that I cannot move. What's wrong with my face? It feels all swollen, and it smarts dreadfully..
a smart outfit.
He became tired of his daughter's sarcasm and smart remarks.
... we should do it smartly and go after folks who are criminals, gang bangers, people who ...