Biraz daha yavaş konuşur musun?
- Can you speak a little slower?
Biraz daha yavaş konuşabilir misiniz?
- Could you talk a little slower?
Biraz daha yavaş konuşabilir misiniz?
- Could you talk a little slower?
Tom, Bill'den daha yavaş konuşur.
- Tom speaks slower than Bill.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Lütfen daha yavaş konuşun.
- Please speak more slowly.
Döner kavşağın amacı trafiği yavaşlatmaktır.
- The purpose of a roundabout is to slow down traffic.
Sahneyi ağır çekimde görmek istiyorum.
- I want to see the scene in slow motion.
Ağır öğrenenler sık sık okula gitmek istemezler.
- Slow learners often don't want to go to school.
Geçen ay iş biraz yavaştı.
- Business was a little slow last month.
Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
- In childhood, time passes slowly.
Araba sürerken virajlarda yavaşlamak zorundasınız.
- When you are driving, you should slow down on corners.
Yavaşlamak zorundayız.
- We have to slow down.
Bu günlerde iş çok kesat.
- Business is so slow these days.
İşler gerçekten kesatlaştı.
- Business has really slowed down.
Tom golf sever ama Mary onun yavaş ve sıkıcı olduğunu düşünüyor.
- Tom likes golf, but Mary thinks it's slow and boring.
Basketbolla karşılaştırıldığında, beyzbolun biraz yavaş ve sıkıcı olabileceği düşünülebilir.
- Compared to basketball, baseball might be considered a little slow and boring.
Saatim beş dakika geri kalmış.
- My watch is five minutes slow.
Kol saatim geri kalmış olmalı.
- My watch must be slow.
Cankurtaranlar kırmızı ışıklarda durmak zorunda değiller ama genellikle yavaşlarlar.
- Ambulances don't have to stop at red lights, but they usually slow down.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Sebebi saatimin beş dakika geri kalmasıydı.
- That was because my watch was five minutes slow.
Bu saat on dakika geridir.
- This watch is ten minutes slow.
Nehir yavaş yavaş denize doğru akar.
- The river flows slowly to the sea.
O benden ayrılıyordu ve yavaş yavaş yürüyordu.
- She was leaving and was walking slowly from me.
Can you speak more slowly, please?
- Can you speak slower, please?
He that is slow to wrath is of great understanding. --Prov. xiv. 29.
These changes in the heavens, though slow, produced Like change on sea and land, sidereal blast. --Milton.
John is very slow; he is ten seconds behind everybody else when it comes to math.
That clock is slow.
a slow train.
I'm just sitting here with a desk of cards, enjoying a slow afternoon.
Can you speak more slowly, please?
- Can you speak slower, please?
Please speak more slowly!
- Please speak more slowly.
... THE FUTURE OF THE WORLD’S POPULATION : SLOWER GROWTH ...
... Android guy up. He pedals slower, he moves the Android guy down. ...