Kule sola doğru hafifçe eğildi.
- The tower leaned slightly to the left.
Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.
- A nerve cell responds to a slight stimulus.
En küçük hata ölümcül bir felakete götürebilir.
- The slightest mistake may lead to a fatal disaster.
En küçük şeylerden depresyona girerim.
- I get depressed by the slightest things.
En ufak bir fikrim bile yok.
- I haven't the slightest idea.
En ufak bir şüphe olmadan, rüya daha önceki hayattan bir hatıraydı.
- Without the slightest doubt, the dream was a memory from a previous life.
His slighting of the company chairman was considered to be inappropriate behaviour.
a slight (i.e., not severe) pain.
Tom is slightly overweight.
- Tom is slightly overweight.