situation, position, state, posture, spot

listen to the pronunciation of situation, position, state, posture, spot
English - Turkish

Definition of situation, position, state, posture, spot in English Turkish dictionary

site
{i} yer: picnic site piknik yeri. lakefront building sites göl kenarındaki arsalar. archaeological site arkeolojik kazı yeri
site
{f} yerleştirmek
site
{f} yerleştir
site
{f} açmak
site
{i} konum
site
{i} bölge

Nehrin kenarında yeni bir endüstri bölgesi kurmaya başladılar. - They began to develop a new industrial site near the river.

Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur. - Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation.

site
(Bilgisayar) siteye

İnternet'te hiçbir siteye gerçek adımı vermem. - I don't supply my real name to any site on the Internet.

Siteye bağlantı yazabilir misiniz? - Would you be able to write down the link to the site?

site
şantıye
site
(Bilgisayar) sanal yöre
site
şantiye

Ben bir şantiyede çalışıyorum. - I work on a building site.

Şantiyelerde, baretler her zaman takılmalıdır. - On building sites, hard hats must be worn at all times.

site
orun
site
arsa
site
{f} oturtmak
site
mevzi
site
{i} yer

Bir UNESCO Dünya Mirası Yeri olarak listelenen şehir merkezine bir ziyaret bir zorunluluktur. - A visit to the city centre, listed as a UNESCO World Heritage Site, is a must.

Dan makineleri sökülecekleri bir yere gönderdi. - Dan sent the machines to a site where they would be dismantled.

site
(isim) mevki, mekân, yer, konum, yerleşim yeri, sahne
site
Küme
site
{i} yerleşim yeri
site
(Askeri) YER, MAHAL, SAHA, ÜS, TESİS, MEVZİ BÖLGESİ: Bir şeyin yeri; bir silah mevziinin işgal ettiği saha
site
{f} yerleş
English - English
{n} site
situation, position, state, posture, spot
Favorites