The mist was so dense that I could not see even an inch ahead.
- Sis o kadar yoğundu ki bir inç önümü bile göremiyordum.
A curtain of mist blocked our view.
- Bir sis perdesi bizim görüşümüzü engelledi.
London is famous for its fog.
- Londra sisi ile ünlüdür.
I can't see the road signs in this fog.
- Bu siste yol işaretlerini göremiyorum.
The accident was due to the smog.
- Kaza kirli sis nedeniyle oldu.
Smog hung over Tokyo.
- Tokyo'nun üzerine sis çöktü.
Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
- These are my sister's magazines.
O, bana kız kardeşini tanıttı.
- He introduced his sister to me.
O onun ablası gibi görünmesine rağmen, gerçekte onun annesidir.
- Though she looks like his older sister, the fact is that she is his mother.
O benim annem değil fakat en büyük ablamdır.
- She is not my mother but my oldest sister.
Kızkardeşini görmek istiyorum.
- I want to see your sister.
Kızkardeşim şimdi kötü bir soğuk algınlığı geçiriyor.
- My sister is suffering from a bad cold now.