In the afternoon the weather became wet and foggy.
- Öğleden sonra hava nemli ve sisli oldu.
It was so foggy I couldn't tell who it was.
- O kadar sisliydi ki onun kim olduğunu söyleyemedim.
Tom disappeared into the mist.
- Tom sis içinde gözden kayboldu.
In looking through the mist, I caught a glimpse of my future.
- Sis perdesinin arasından, kendi geleceğim gözüme ilişti.
London is famous for its fog.
- Londra sisi ile ünlüdür.
I could see nothing but fog.
- Sisten başka bir şey göremedim.
The air was infected with photochemical smog.
- Hava fotokimyasal sis ile enfekte edildi.
Smog hung over Tokyo.
- Tokyo'nun üzerine sis çöktü.
O, bana kız kardeşini tanıttı.
- He introduced his sister to me.
O benim kız kardeşimi oyuncaklarından etti.
- He deprived my little sister of all her toys.
O benim annem değil fakat en büyük ablamdır.
- She is not my mother but my oldest sister.
Mary Tom'un ablasıdır.
- Mary is Tom's older sister.
Kızkardeşim şimdi kötü bir soğuk algınlığı geçiriyor.
- My sister is suffering from a bad cold now.
O, kızkardeşi Mary'yi aradı.
- He called his sister, Mary.