I have a bad pain in my back.
- Sırtımda kötü bir ağrım var.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
- Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
Before getting on a horse, you usually put a saddle on its back.
- Bir ata binmeden önce, genellikle onun sırtına bir eyer koyarsın.
When a tire loses its tread, it's time to buy a new one.
- Bir lastik sırtını kaybederse, yeni bir tane alma zamanıdır.
Tom still has the knapsack his father gave him.
- Tom hâlâ babasının ona verdiği sırt çantasına sahip.
Tom unzipped his knapsack.
- Tom sırt çantasının fermuarını açtı.
Most students carry backpacks to school.
- Birçok öğrenci okula sırt çantası taşır.
There are a few books in the backpack.
- Sırt çantasında birkaç kitap var.
Tom started packing his backpack.
- Tom sırt çantasını toplamaya başladı.
Tom packed some essentials into his knapsack.
- Tom sırt çantasına bazı gerekli şeyleri doldurdu.