sinirlayici

listen to the pronunciation of sinirlayici
Turkish - English

Definition of sinirlayici in Turkish English dictionary

sınırlayıcı
limiting, restrictive
sınırlayıcı
restrictive

Restrictive practices can be damaging for industries. - Sınırlayıcı uygulamalar sanayiler için zararlı olabilir.

sınırlayıcı
limiting, restrictive; delimiter, limiter
sınırlayıcı
orifice
sınırlayıcı
delimeter
sınırlayıcı
edging
sınırlayıcı
delimiter
sınırlayıcı
limiting
sınırlayıcı
demarcative
sınırlayıcı
limiter
Sınırlayıcı
(Tıp) limitans
sınırlayıcı
restrict

Restrictive practices can be damaging for industries. - Sınırlayıcı uygulamalar sanayiler için zararlı olabilir.

sınırlayıcı faktör
(Askeri) limiting factor
sınırlayıcı uygulamalar ve hakim durumlar danışma kurulu
(Hukuk) advisory commitee on restrictive practices and dominant positions
sınırla
restrict

Please restrict your orders to what is in our catalog. - Kataloğumuzda bulunanlara göre lütfen siparişlerinizi sınırlayın.

Entrance is restricted to those above 18. - Giriş 18 yaş üstü olanlara sınırlandırılmıştır.

sınırla
delimit
sınırla
{f} border

The path is bordered with hedges. - Yol çitlerle sınırlanmıştır.

All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations. - Bütün ülkelerin sınırları dahilinde her insan gurubuyla ilgili tarihi eserleri korumak ve bunları gelecek nesillere aktarmak için bir sorumluluğu vardır.

sınırla
(Bilgisayar) limit to
sınırla
(Bilgisayar) limited to
sınırla
localise
sınırla
circumscribe
sınırla
{f} localized

The firemen localized the fire. - İtfaiyeciler yangını sınırladılar.

sınırla
{f} bordering
sınırla
{f} delimited
akım sınırlayıcı
a) current limiting b) current limiter
diyot sınırlayıcı
diode limiter
duman sınırlayıcı
smoke limiter
sekme sınırlayıcı
(Bilgisayar) tab delimiter
sınırla
circumscribed
sınırla
{f} limit

Tom likes to push the limits. - Tom sınırları zorlamayı sever.

The limits of my language mean the limits of my world. - Benim dil sınırlarım benim dünyamın sınırları anlamına gelir.

sınırla
limited

Those children have limited verbal skills. - Şu çocuklar sözlü becerilerini sınırladı.

Our freedoms are being limited. - Özgürlüklerimiz sınırlanıyor.

sınırla
limiting

Renewable energy is essential for limiting the increase of the global temperature. - Yenilenebilir enerji, küresel sıcaklık artışını sınırlamak için gereklidir.

sınırla
restricted

Entrance is restricted to those above 18. - Giriş 18 yaş üstü olanlara sınırlandırılmıştır.

Freedom of speech was tightly restricted. - İfade özgürlüğü ciddi şekilde sınırlandı.

tepe sınırlayıcı
peak limiter
tork sınırlayıcı
torque limiter
trim sınırlayıcı
trimming limiter
zincir sınırlayıcı
cable stopper
çift sınırlayıcı
double limiter
sinirlayici
Favorites