single, alone, only, simple, not married

listen to the pronunciation of single, alone, only, simple, not married
English - Turkish

Definition of single, alone, only, simple, not married in English Turkish dictionary

sole
taban

Ayağımın tabanında bir nasır var. - I have a callus on the sole of my foot.

Benim ayakkabıların tabanları yıprandı. - The soles of my shoes are worn.

sole
sole leather taban köselesi
sole
{s} yalnız

Biri yalnızca hava ve sevgiyle yaşayamaz. - One cannot live solely on air and love.

Ampirik veriler yalnızca gözleme dayanır. - Empirical data is based solely on observation.

sole
pençelemek (ayakkabıyı)
sole
ancak

Bir aslan kesinlikle tek sırtlandan çok daha güçlüdür ancak orada aslanların üç katı kadar fazla sırtlan vardı. - A lion is certainly much stronger than a sole hyena but there were three times as many hyenas there as lions.

sole
pençe
sole
{f} pençe vur
sole
dilbalığı
sole
pençe yapmak
sole
sadece

Ekoloji açısından, Antarktika turizm için ya da ticari keşif için değil, sadece araştırma için korunmalıdır. - From the standpoint of ecology, Antarctica should be reserved solely for research, not for tourism or for commercial exploration.

sole
{s} bekâr
sole
özgün
sole
{i} kaide
sole
(sıfat) biricik, tek, yeğâne, özel, bekâr, yalnız
sole
(isim) taban, kaide, dil balığı
sole
(fiil) pençe vurmak, taban koymak
sole
{f} pençe vurmak
sole
{i} (ayakkabıya ait) taban; pençe
English - English
{a} sole
single, alone, only, simple, not married
Favorites