Daha günahkar bir kişiyle hiç karşılaşmadım.
- I have never met a more sinful person.
Daha günahkar bir erkeğe hiç rastlamadım.
- I have never met a more sinful man.
Daha günahkar bir kadınla hiç karşılaşmadım.
- I have never met a more sinful woman.
Daha günahkar bir kişiyle hiç karşılaşmadım.
- I have never met a more sinful person.
Günah işlediğim için beni affet Tanrım.
- Forgive me Father for I have sinned.
Günahla kazanılırsa, onda herhangi bir kazanç olmaz.
- Acquired by sin - there's no profit within.
Para tüm kötülüklerin anasıdır.
- Money is the root of all evil.
Twitter kuşu kötüdür.
- The Twitter bird is evil.
Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.
- Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil.
Onu yalnız bırak, seni uğursuz piç!
- Leave him alone, you evil bastard!
İyi kötü karşısında her zaman kazanır.
- Good always wins over evil.
Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- We have sinned, Lord, forgive us.
Günah işlediğim için beni affet Tanrım.
- Forgive me Father for I have sinned.
Hem yaşlılar hem de gençler günah suçlusudur.
- Both the old and young are guilty of sinning.
Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu onu ya da onu kırbaçlamaktır.
- In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.
- Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil.
Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- We have sinned, Lord, forgive us.
Günah işlediğim için beni affet Tanrım.
- Forgive me Father for I have sinned.
I can not do without this dictionary even for a single day.
- I cannot do without this dictionary even for a single day.
I cannot do without this dictionary even for a single day.
- I can not do without this dictionary even for a single day.
I'm going back to the synagogue.
- Sinagoga geri gidiyorum.
The protesters burnt down the synagogue.
- Göstericiler sinagogu ateşe verdiler.
Tom's dog cowered under the kitchen table during the storm.
- Tom'un köpeği fırtına sırasında mutfak masasının altına sindi.
My dog cowers under the table whenever he hears thunder.
- Köpeğim ne zaman gök gürültüsünü duysa masanın altına siner.