Onun önemli olabileceğini düşündüm.
- I thought it might be significant.
Süper güçler silahsızlanmada önemli gelişme yaptılar.
- The superpowers made significant progress in disarmament.
Üniversitedeki hayat anlamlıdır.
- The life in the university is significant.
Anlamlı farklılıklar bulundu.
- Significant differences were found.
Son on yıl boyunca hangi ülkeler önemli ölçüde gelişti?
- Which countries have developed significantly during the past ten years?
Tom'un Fransızcası önemli oranda gelişti.
- Tom's French has improved significantly.
Tom önemli derecede daha iyi yapıyor.
- Tom is doing significantly better.
Bu önemli derecede farklı.
- This is significantly different.
Benim sevgilim bir dil okulunda çalışıyor ve onu çok seviyor.
- My significant other works at a language school and loves it very much.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Japonya'da istihdam imkanları kadınlar için erkekler için olduğundan önemli ölçüde düşüktür.
- In Japan, employment opportunities are significantly lower for women than they are for men.
That was a very significant step in the right direction.
... like me and him, and to pay for it, we're having to initiate significant cuts in federal ...
... in the whole that basin terms this is far more significant than ...