Kazada görme yeteneğini yitirdi.
- He lost his sight in the accident.
Kaza onu görme yeteneğinden mahrum bıraktı.
- The accident deprived him of his sight.
Kaza onu görme yeteneğinden mahrum bıraktı.
- The accident deprived him of his sight.
Köpeği görür görmez kedi kaçtı.
- At the sight of the dog, the cat ran off.
Onları görüş alanımdan çıkarın.
- Get them out of my sight.
Hedef görüş alanında.
- The target is in sight.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Paranın görünüşü onu çalmaya teşvik etti.
- The sight of the money tempted him into stealing.
O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.
- She caught sight of a rowing boat in the distance.
Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
- I lost sight of her in the crowd.
Ne güzel bir manzara!
- What a beautiful sight!
Manzarayı görmelisin.
- You should see the sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
- I fell in love with her on first sight.
Ham petrolün sonu görünümde.
- The end of the age of oil is in sight.
Ham petrol çağının sonu görünümde.
- The end of the era of petroleum is in sight.
İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
- At first sight, he seemed kind and gentle.
İlk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönümüz var.
- We have more in common than can be seen at first sight.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.
Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
- Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
Allah'ının nazarında bütün insanlar eşittir.
- In the sight of God, all men are equal.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Onun iyi bir görme gücü vardır.
- He has a good eye sight.
Manzaraları görmek için geldim.
- I've come to see the sights.
Akiruno şehrindeki manzaraları görmek istiyorum.
- I want to see the sights in Akiruno city.
Kanı görünce bayılacak gibi hissetti.
- She felt faint at the sight of blood.
Hasta kanı görünce bayıldı.
- The patient fainted at the sight of blood.
Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.
- She stood astonished at the sight.
Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Onu gözden kaybettik.
- We lost sight of him.
Yüzlerce kuş gözüme ilişti.
- I caught sight of hundreds of birds.
This is a darn sight better than what I'm used to at home!.
He's a really remarkable mean and it's very hard to get him in one's sights;.