İki köy birbirine bitişiktir.
- The two villages adjoin each other.
İki erkek kardeş birbirine gülümsedi.
- The two brothers smiled at each other.
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- She said NO to herself. She said YES aloud.
Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- She soon adjusted herself to village life.
O, hastaneye götürüldüğünde kendine geldi.
- She came to herself when she was taken to the hospital.
Oraya bizzat gitmesine gerek yok.
- She doesn't need to go there herself.
Bizzat gitmesi gerekli.
- It's necessary for her to go herself.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Birbirinizi tanıyor musunuz?
- Do you know each other?
Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.
- They don't know each other very well.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
- They tried to make each other look foolish.
Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- She said NO to herself. She said YES aloud.
Kendisini ateşle ısıttı.
- She warmed herself by the fire.
Ne zaman tekrar birbirimizi görebiliriz?
- When can we see each other again?
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
O, sırrı kendine sakladı.
- She kept the secret to herself.
Jane'nin hayali kendine yaşlı ve zengin bir sevgili bulmaktı.
- Jane's dream was to find herself a sugar daddy.
Maria kendi kendine, çok şanslıyım dedi.
- Maria said to herself, I am very lucky.
O kendi kendine mırıldanıyor.
- She is muttering to herself.
Betty cannot keep any secret to herself for a long time.
- Betty kann kein Geheimnis lange für sich behalten.
Betty laid herself on the bed.
- Betty legte sich auf das Bett.