si̇ma

listen to the pronunciation of si̇ma
English - Turkish

Definition of si̇ma in English Turkish dictionary

sima
sima
sima
silisyum + magnezyum
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Yüz, çehre. Beniz
(Osmanlı Dönemi) Eser, alâmet
sima
Yüz, çehre: "Beni bu sima altında tanımazsın."- H. C. Yalçın
sima
Kimse, insan, tıp: "Eski tanıdığımız simalar bize şimdi, ne kadar uzak görünüyorlar."- Y. K. Karaosmanoğlu.; "Anladım ki bu bir şahsiyet; ahbaplığı küçük yeğenimin ruhuna gurur veren bir sima."- H. E. Adıvar
sima
Kimse, insan, tip: "Eski tanıdığımız simalar bize şimdi, ne kadar uzak görünüyorlar."- Y. K. Karaosmanoğlu
sima
Kimse, insan, tip
sima
Sial tabakasının altında olan yoğun yer katmanı
sima
Yüz, çehre
sima
Yüz, çehre: "Beni bu sima altında tanımazsın."- H. C. Yalçın
sima
Yapının yağmur suyu oluğu
sîmâ
(Osmanlı Dönemi) yüz, çehre
SİMA'
(Osmanlı Dönemi) Mevlevilerin ve sair dervişlerin "ney" veya "def" ile berâber ilâhi okuyarak raksları ve nağme terennüm etmeleri, dönmeleri. Bak: Sem
SİMA'
(Osmanlı Dönemi) Herkesin işitmesi istenilen güzel zikir ve sözler
SİMA'
(Osmanlı Dönemi) Dinlemek, kulak vermek. İşitmek
SİMA'
(Osmanlı Dönemi) Çalgı dinlemek
English - English

Definition of si̇ma in English English dictionary

sima
The lower layer of the earth's outer crust that underlies the sial and is rich in silica, iron, and magnesium
sima
The upturned edge of a roof which acts as a gutter
sima
(Jeoloji) 1. the silicon-rich and magnesium-rich rocks of the earth's oceanic crust, the most abundant individual rock being basalt 2. the earth's continental lower crust, probably comprised of gabbro rather than basalt
sima
The lower layer of the earths outer crust that underlies the sial and is rich in silica, iron, and magnesium
sima
A cyma
sima
rock that form the continuous lower layer of the earth's crust; rich in silicon and magnesium
Turkish - English

Definition of si̇ma in Turkish English dictionary

sima
face
sima
(well-known) figure, person
sima
front
sima
face (of a person)
sima
cast of features
sima
visage
sima
face, features; personage; sima
sima olarak
by sight

I don't know her name, but I do know her by sight. - İsmini bilmiyorum ama sima olarak tanıyorum.

Tom knows me by sight, I'm sure of that. - Tom beni sima olarak tanır, bundan eminim.

sima
features

It is likely that the police confused the two individuals as they both had similar facial features. - Benzer simaları olduğu için polisin iki kişiyi birbiriyle karıştırmış olması muhtemel.

sima
figure
sima
personal
sima
sima
sima
aspect
sima
feature

It is likely that the police confused the two individuals as they both had similar facial features. - Benzer simaları olduğu için polisin iki kişiyi birbiriyle karıştırmış olması muhtemel.

sima
countenance
sima
favor