show, demonstrate; present

listen to the pronunciation of show, demonstrate; present
English - Turkish

Definition of show, demonstrate; present in English Turkish dictionary

exhibit
{f} sergilemek

Tom'un karısı, mücevherlerini sergilemekten hoşlanıyor. - Tom's wife loves to exhibit her jewelry.

exhibit
{i} sergi

İlk ödülünü sergide kazandı. - She won first prize in the exhibition.

Sergi çok etkileyiciydi. - The exhibition was very impressive.

exhibit
{i} ibraz edilen belge
exhibit
teşhir

Tüm bu teşhirciliğe karşı nefret hissediyorum. - I feel an aversion toward all this exhibitionism.

Bu bütün teşhirciliğe katlanamam! - I cannot stand this whole exhibitionism!

exhibit
izhar etmek
exhibit
sergileme

Resimlerini Japonya'da sergilemeyi düşünüyor. - He hopes to exhibit his paintings in Japan.

Tom'un karısı, mücevherlerini sergilemekten hoşlanıyor. - Tom's wife loves to exhibit her jewelry.

exhibit
{f} sergile

Resimlerini Japonya'da sergilemeyi düşünüyor. - He hopes to exhibit his paintings in Japan.

Sergilere dokunmayın. - Do not touch the exhibits.

exhibit
teşhir etmek
exhibit
göstermek
exhibit
{f} (bir duygu veya niteliği) göstermek
exhibit
{f} sunmak
exhibit
(Askeri) TEŞHİR, GÖSTERMEK, VESİKA, İBRAZ ETMEK, DAVA AÇMAK
exhibit
arz etmek
exhibit
{i} sergilenen şey
exhibit
vesika gösterme
exhibit
(Tıp) İlaç olarak vermek
exhibit
mahkemeye veya hakemlere ibraz olunan vesika veya delil
exhibit
dava esnasında vesika veya delil ibraz etmek
English - English
{f} exhibit
show, demonstrate; present
Favorites