Bağırmak istemiyorum.
- I don't want to shout.
Duyulmak için bağırmak zorunda kaldım.
- I had to shout in order to be heard.
Bağırma sesi giderek zayıfladı.
- The sound of shouting grew faint.
Bağırmaktan sesleri kısıldı.
- They were all hoarse from shouting.
Ellerinden geldiği kadar yüksek sesle bağırdılar.
- They shouted as loudly as they could.
O yüksek sesle güvende olduğunu söyledi.
- She shouted that she was safe.
Her ev diğerine bağırma mesafesindedir.
- Each house is within shouting distance of another.
Birinin bağırdığını duyduk.
- We heard somebody shout.
Man at the bar cos it was his shout.
... ( shouts, grunts ) ...