Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
- Do you want to share my dessert with me?
Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
- Germany shares a border with France.
O, hisselerini çok iyi bir karla sattı.
- He sold his shares with a very good profit.
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
- Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
Odayı kız kardeşimle paylaşıyorum.
- I share the room with my sister.
Bu şehrin kamusal bisiklet paylaşım programı vardır.
- This city has a public bike share program.
Daha çok şeyler hakkında aynı hisleri paylaşıyor gibi göründüğümüzden onunla anlaşmaya vardım.
- I got together with her mainly because we seemed to share the same feelings about things.
Tom ve Mary Boston'daki hayatları hakkındaki hikayeleri paylaştı.
- Tom and Mary shared stories about their life in Boston.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
- Germany shares a border with France.
Bütün Amerikalılar Wilson'un görüşünü paylaşmadı.
- Not all Americans shared Wilson's opinion.
Kar payını talep etti.
- He claimed his share of the profits.
Tom'un kar payı vardı.
- Tom had a share in the profits.
Hisse senedi fiyatları bu son ay dengesizdi.
- Share prices have been erratic this last month.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
Paylaşımınız için teşekkür ederim.
- Thank you for sharing!
Nakido bir dosya paylaşım platformudur.
- Nakido is a file sharing platform.
Tüm oyunlar tarafından paylaşılan ortak özellikler yoktur.
- There are no common properties shared by all games.
Paylaşılan bir dil vardır.
- There is a shared language.
Fadıl, Dania'dan büyükannesi ile paylaştığı evde birlikte yaşamasını istedi.
- Fadil asked Dania to live with him in the house he shared with his grandmother.
Ben odamı sysko ile paylaştım.
- I shared my room with sysko.
Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
- The children shared a pizza after school.
Masanı paylaşmamın sakıncası var mı?
- Would you mind sharing your table?
Tom'la bir odayı paylaşmayı umursamıyorum.
- I don't mind sharing a room with Tom.
Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? Bu oldukça nonoş bir durum.
- Two male school pupils sharing an umbrella? That's quite a queer situation.
Biz işini paylaşıyoruz.
- We're sharing your work.
Görüşme videoya kaydedilip tüm internette paylaşılmıştı.
- The interview was recorded on video and shared all over the Internet.
They share a language.
Upload media from the browser or directly to the file share.
They got a large donation, but the lion's share of the money went straight into paying off debt.
They have increased their market share.
... will be available at whitehouse.gov, so share it with your friends. And we'll forward to ...
... But I also share your belief that weapons that were designed for soldiers in war theaters ...