seyahat edilebilir

listen to the pronunciation of seyahat edilebilir
Turkish - English
travellable
{s} able to be journeyed upon
seyahat et
voyage
seyahat et
{f} travel

Would you like to travel abroad? - Yurt dışına seyahat etmek ister misiniz?

I want to travel with you. - Seninle seyahat etmek istiyorum.

seyahat et
{f} traveling

Traveling abroad is one of my favorite things. - Yurt dışına seyahat etmek benim en sevdiğim şeylerden biridir.

He's accustomed to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

seyahat et
{f} traveled

My father traveled all over the world by air. - Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.

I traveled by myself. - Tek başıma seyahat ettim.

seyahat et
{f} travelled

Tom and Mary travelled together around the world for three years. - Tom ve Mary üç yıldır birlikte dünya çapında seyahat ettiler.

We travelled all over the country. - Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.

seyahat et
{f} journey
seyahat et
{f} wayfare
seyahat et
{f} travelling

He likes travelling abroad by air. - O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.

She went travelling with her friend. - O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.

seyahat et
{f} wayfaring
seyahat et
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

seyahat et
peregrinate
seyahat edilebilir
Favorites