I want to spend some time traveling.
- Seyahat ederek biraz vakit geçirmek istiyorum.
I spent more than three-fourths of my summer holidays traveling.
- Yaz tatillerimin dörtte üçünden daha fazlasını seyahat ederek harcadım.
If I were rich, I'd pass my time in travelling.
- Zengin olsam zamanımı seyahat ederek geçiririm.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
I want to travel with you.
- Seninle seyahat etmek istiyorum.
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
Tom tries to avoid traveling by air.
- Tom hava yoluyla seyahat etmekten kaçınmaya çalışır.
Roger traveled from town to town in the west.
- Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.
Tom and Mary traveled around Japan.
- Tom ve Mary Japonya etrafında seyahat etti.
Have you ever travelled alone?
- Hiç yalnız seyahat ettin mi?
They travelled all throughout Europe with me!
- Onlar benimle Avrupa çapında seyahat etti!
She went travelling with her friend.
- O, arkadaşıyla seyahat etmeye gitti.
He likes travelling abroad by air.
- O, hava yoluyla yurtdışına seyahat etmekten hoşlanıyor.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.