I had a chance to travel abroad.
- Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.
I want to travel with you.
- Seninle seyahat etmek istiyorum.
He's accustomed to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
She is used to traveling.
- O, seyahat etmeye alışkındır.
I traveled by myself.
- Tek başıma seyahat ettim.
He traveled through the Tohoku district this summer.
- O, bu yaz Tohoku bölgesinde seyahat etti.
Tom and Mary travelled together around the world for three years.
- Tom ve Mary üç yıldır birlikte dünya çapında seyahat ettiler.
They travelled all throughout Europe with me!
- Onlar benimle Avrupa çapında seyahat etti!
I really like travelling.
- Seyahat etmeyi gerçekten severim.
My father is used to travelling.
- Babam seyahat etmeye alışkın.
I have to commute all the way from a distant suburb.
- Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.