Absence makes the heart grow fonder.
- Ayrılık kalbi sevgiyle doldurur.
Tom smiled at Mary affectionately.
- Tom sevgiyle Mary'ye gülümsedi.
It's simple, but made with love.
- Bu basit ama sevgiyle yapılmış.
When poverty comes in at the door, love flies out the window.
- Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.
'Philosophy' is a Greek word that means the love of wisdom.
- ' Felsefe ' bilgelik sevgisi anlamına gelen Yunanca bir kelimedir.
He sent me an affectionate letter.
- Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.
Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
- Jessie, Joseph'le tokalaştı ve sevgi ile onu selamladı.
I feel a strong attachment to this house.
- Bu eve güçlü bir sevgi bağı hissediyorum.
You often find that sympathy turns into love.
- Sempatinin sevgiye dönüştüğüne sık sık rastlarsınız.
In Russian, the words for caress, endearment and least weasel are homonymous and possibly related etymologically.
- Rusçada okşamak, sevgi ile bayağı gelincik sözcükleri eşsesli ve muhtemelen etimolojik olarak ilişkilidirler.
The world needs more affections.
- Dünyanın daha fazla sevgiye ihtiyacı var.
Kisses, hugs, affections... it was all fake.
- Öpücükler, sarılmalar, sevgiler ... hepsi sahteydi.